GENÇLİĞİN İZDÜŞÜMÜNDE DİJİTAL DÖNÜŞÜM VE YENİ ÇAĞIN İNŞASI
İnsanlığın ilk devrimi, 12Bin yıl önce başlayan ve o tarihe kadar muhteviyatı yalnızca yaşama tutunmakla, hayatta kalmakla sınırlı olan avcı toplayıcı yaşam tarzından, yerleşik hayata geçişe, toprağı ve hayvanı ıslah edip kök salmaya evrilen bir süreci kapsayan Neolitik Devrim, yani Tarım Devrimiydi.
Tarım Devrimi, insanların yaşam tarzını, beslenme alışkanlıklarını ve birbirleriyle etkileşimini sonsuza dek değiştiren bir “başlangıç” oldu. Sonraki bin yıl boyunca küçük ve göçer avcı-toplayıcı gruplar yerleşik topluluklara dönüştüler. Bu dönüşüm, değişen ve artan ihtiyaçları beraberinde getirdi; insanlığın artık hayatta kalma gayesi dışında farklı amaç ve arzuları da vardı.
Tarımın benimsenmesi ve yerleşik hayata geçişten sonra tarihin en önemli dönüm noktalarından biri ise Sanayi Devrimi oldu.
İngiliz bir mucit olan Thomas Newcomen’in 1712’de buharla çalışan makineyi icat etmesi ile başlayan Sanayi Devrimi, insanların daha yaygın, verimli ve istikrarlı üretim süreçlerine geçişine olanak sağladı ve bu geçiş günlük yaşamın hemen her alanına nüfuz etti.
Buhar gücünü kullanarak mekanik üretim sistemlerinin geliştirilmesine olanak tanıyan Birinci Sanayi Devrimi’ni, elektriğin icadıyla birlikte İkinci Sanayi Devrimi izledi. Endüstri 2.0 olarak nitelendirilen bu dönem, günlük yaşamımızın temel yapı taşlarından biri olan bilgi teknolojilerini daha hızlı bir gelişim sürecine soktu ve toplumu Endüstri 3.0 dediğimiz Üçüncü Sanayi Devrimine taşıdı.
Üçüncü Sanayi Devrimi’nin temel yapı taşı olan İnternet’in yaygınlaşması, bilgisayar donanımı, yazılımı ve telekomünikasyondaki teknolojik gelişmelerle hız kazanınca, şirketleri, kendilerini ve iş yapma şekillerini de yeniden gözden geçirmeye ve yapısal değişiklere zorladı. Bu değişiklikler, siber sistemlerin ortaya çıkışını ve gerçek zamanlı teknolojilerin uygulanmasını beraberinde getirdi. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji, artık insanlığı bir sonraki evreye, Endüstri 4.0’a, amiyane tabirle “fırlattı” diyebiliriz.
Dijital dönüşüm, dünya genelinde hızla büyüyen bir alan haline geldi. 2024 yılında küresel dijital dönüşüm pazarının büyüklüğü 2,5 trilyon ABD doları seviyesinde ve bunun 2032 yılına kadar 12,35 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Bu büyüme, yapay zeka, bulut bilişim, 5G ve Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi teknolojilerin benimsenmesiyle destekleniyor.
Türkiye’de Dijitalleşme: Mevcut Durum ve Atılan Adımlar
Peki ülkemiz, bu çılgın gelişim sürecinin neresinde yer alıyor?
2023 yılı itibarıyla Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) sektörünün büyüklüğü, bir önceki yıla göre yüzde 83 artarak yaklaşık 785 milyar TL’ye ulaşmış durumda.
Bu büyüme, sektördeki 10.424 şirketin katkılarıyla gerçekleşti. Sektörün büyüklüğü % 27 artarak 33 milyar dolara ulaştı.
Özellikle yazılım ve hizmet kategorilerindeki hızlı büyüme, sektör hacminin artışına ve buna paralel olarak da, bilgi teknolojilerinin bu artıştaki önemine vurgu yapıyor.
Bu veriler, Türkiye’nin dijital dönüşüm yolunda önemli bir ivme kazandığını ve BİT sektörünün ekonomideki payının arttığını destekler nitelikte.
2000’li yılların başında başlayan ve ülkemizde de son yıllarda hız kazanan bu hızlı dijitalleşme süreci, özellikle teknoloji temelli sektörlerde nitelikli insan gücüne olan ihtiyacı önemli ölçüde arttırdı.
Bilgi ve iletişim sektöründe çalışan sayısı, 2024 yılı itibarıyla 290.991 kişiye ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı.
2023 yılı itibarıyla sadece teknokentlerde çalışan kişi sayısı yaklaşık 108.360’a ulaştı; bu bölgelerdeki şirket sayısı ise 10.275 olarak kayıtlara geçti.
Yine 2023 yılı verilerine göre, Türkiye’nin yazılım ihracatının % 92 oranında artarak 52 milyar TL’ye ulaştığı düşünülürse, önümüzdeki yıllarda çok daha yoğun bir istihdam ihtiyacı olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Mevcut Durum: Eğitimli ama İşsiz Genç Nüfus
Son yıllarda düşüşe geçmiş olsa da, Türkiye, % 14,9 ile AB ülkeleri ortalamasının yaklaşık %11 üzerinde bir genç nüfus oranına sahip. Gelişmiş ülkeler için erişilmesi uzak bir ihtimal gibi görünen genç ve dinamik nüfus potansiyelinin ülkemizde yeterli ölçüde değerlendirilebilmesi, Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecinde başarılı olabilmesi açısından çok değerli.
Ülkemizde, üniversitelerin mühendislik, istatistik ve teknik bölümlerinden her yıl binlerce öğrenci mezun oluyor. Bu gençler, teknolojik gelişmeleri yakından takip eden, güncel bilgi ve becerilere sahip bireyler olmalarına rağmen, mezun olduktan sonra iş bulmakta zorlanıyor ve bu da beyin göçünün ve işsizlik oranlarının artmasına sebep oluyor.
YÖK verilerine göre Türkiye’de yılda yaklaşık 80.000 mühendis mezun oluyor ve yeni mezun mühendislerin yaklaşık %25’i mezuniyet sonrası ilk 6 ayda iş bulamıyor.
Oysa, en çok mezun veren alanların Bilgisayar Mühendisliği, Elektrik-Elektronik, Makine Mühendisliği, Yazılım ve İstatistik gibi bölümler olduğu göz önünde bulundurulduğunda; bu bölümlerden yeni mezun olan gençlerin, üniversite eğitimleri süresince edindikleri güncel yazılım, veri analitiği, yapay zeka, otomasyon gibi becerilerinin, ülkemizin dijital dönüşüm süreçlerine önemli katkıları olacağından hiç kuşku yok.
Bunun yanında, güncel bilgi ve dijital yetkinlik, hızlı adaptasyon, yenilikçi yaklaşım, yeniliğe açıklık ve girişimcilik potansiyeli nitelikleriyle de sektörün can suyu olmaları muhtemel.
Yeni Mezun İstihdamında Çekinceler ve Öneriler
TÜİK verileri, sektörde yeni mezun istihdamının yeterli ölçüde olmadığını kanıtlar nitelikte. TÜİK’in 2024 verilerine göre açıkladığı genç işsizlik oranının %19’lara yaklaşmış olması, ülkemizde, potansiyeli yüksek fakat yeterince değerlendirilemeyen bir genç iş gücünün varlığını ortaya koyuyor.
Taze iş gücünün sektörde yer bulamayışının temel sebeplerinden biri maliyet endişesi. Yeni mezunları eğitmek ve sektöre hazırlamak firmalar için zaman ve kaynak ihtiyacı doğuruyor ancak yüksek çalışan maliyetleri ve devlet teşviklerinin yetersizliği, firmaların, bu yükün altına girmesine engel oluyor.
Oysa, uyum programları kapsamında eğitim ve adaptasyon maliyetinin devlet ve iş veren arasında paylaştırılması, yeni mezun istihdamı konusunda devlet teşviklerinin arttırılması, üniversitelerin özellikle son sınıf öğrencileri için mentorluk ve mezun projeleri için Ar-Ge desteği sunulması gibi önlemlerle aslında bu sorun büyük ölçüde hafifleyecektir.
Bitirirken..
İnsanlık tarihi, kendinin en iyi versiyonunu yaratma geleneği üzerine kurulu muazzam bir yapıya sahip. 6-7 milyon yıl önce iki ayağı üzerinde durabilen ilk atalarımızın basit taştan aletleri kullanabilmesi için 3 Milyon yıl daha geçmesi gerekti. Dik yürüyebilen ve bu çok basit aletleri kullanan Australopithecus’ların, “becerikli insan” olarak kabul edilen Homo Habilis’lere evrilmesi 2 Milyon yılını aldı.
Ateşi bilinçli olarak kullanan ilk modern atalarımız Homo Erectus’lardı. Yine 500.000 ile 1 Milyon yıl arası bir sürede bu seviyeye geldiler.
Dil kültür, sanat ve karmaşık yapılarla dünyaya yayılan en yakın atamız Homo Sapiens ile aramızda ise nerden baksanız 300.000 yıl var.
12.000 yıl önce gerçekleşen Neolitik Devrim ile birlikte zaman çizelgemizdeki gelişim hızımız arttı.
Yazıyı 5500 yıl önce bulduk.
250 yıl önce ilk sanayi devrimini yaptık.
Ve bugün insanlık, makinelerle insanların güçlü yönlerini alıp birbirine bağlayan, kişiselleştirilmiş insan-makine etkileşimli teknolojileri dizayn ediyor. Hızlı, sürdürülebilir ve insan odaklı bir yaklaşımı benimseyerek yeni bir çağa, Endüstri 5.0’a doğru ilerliyor.
Gelişimin bu derece hızlı yaşandığı günümüz dünyasında, Türkiye’nin genç ve nitelikli iş gücünü verimli şekilde kullanabilmesi, onları sadece iyi eğitmekle değil, iş hayatına etkin şekilde entegre etmekle mümkün olacak.
Kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlere armağan ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramının coşkusunu yaşadığımız şu günlerde, O’nun, 'Bütün ümidim gençliktedir!' sözünün ışığında geleceği inşa etmeliyiz. Bizi ileriye taşıyacak olan gençlerin uyum becerilerini, taze zihinlerini, enerjilerini besleyecek, destekleyecek politikalar üretmeli; onları, umutlarını başka coğrafyalarda aramaya mecbur bırakmamalıyız.
Gençleri bir yük olarak değil, ülkemiz ve geleceğimiz için bir fırsat olarak görmeye ve hak ettikleri değeri vermeye başladığımızda, baş döndürücü bir hızla ileriye doğru evrilen bu “yeni dünyada” varlığımızı pekiştirip, rekabet gücümüzü de arttırabiliriz.
İnsanlık milyonlarca yıldır hep daha iyisini yapmayı başardı.
Biz de yapabiliriz.
Daha iyisini yapabilecek ışıl ışıl bir gençlik hazinesi var bu ülkenin.
Kullanılan Kaynaklar:
- Harari, Y. N. (2011). Sapiens: A Brief History of Humankind. Harper.
- Diamond, J. (1997). Guns, Germs, and Steel: The Fates of Human Societies. W. W. Norton & Company.
- Mokyr, J. (1990). The Lever of Riches: Technological Creativity and Economic Progress. Oxford University Press.
- Schwab, K. (2017). The Fourth Industrial Revolution. Crown Business.
- Xu, M., David, J. M., & Kim, S. H. (2018). The Fourth Industrial Revolution: Opportunities and Challenges. International Journal of Financial Research, 9(2), 90–95.
- (2024). Global Digital Transformation Market Size 2024–2032.
- Raziye KILIÇ , (2023), Sanayi Devrimlerinin Serüveni: Endüstri 1.0’dan Endüstri 5.0’
- Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD). (2023). Türkiye Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü Raporu.
- Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi. (2024). Yazılım Sektörü İhracat Raporu.
- Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2024). Teknokent İstatistikleri Raporu.
- YÖK. (2023). Yükseköğretim Mezun İstatistikleri.
- TÜİK. (2024). Genç Nüfus ve İşsizlik Oranları Raporu.
- (2023). Yeni Mezun İstihdamı ve Sektörel Uyum Raporu.
- Dünya Bankası. (2023). Turkey Digital Economy Assessment.
- Tattersall, I. (2012). Masters of the Planet: The Search for Our Human Origins. Macmillan.
- Lewin, R. (2005). Human Evolution: An Illustrated Introduction. Wiley-Blackwell
Blog Yazarı : Sema Karasu